Kayıtlar

2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Yılbaşı hediyeniz "iyilik" olsun

Resim
Koca bir yıl geldi geçti, 2016'ya sayılı gün kaldı. Yılbaşı deyince akla ilk gelenlerden biri de yeni yıl hediyeleri. Hediye alınca sevinmeyen yoktur sanıyorum. Kim sevmez. Ama bu sene her zamankinden daha çok kötü olay üst üste gelmiş gibi, Doğu ve güneydoğu illerinde komşu ülkelerde yaşananlar ortada.. Bir şekilde hayat devam ediyor, insanlar kendini motive etmek, stresini atmak için, daha çok keyif için daha çok tüketiyor. Hepimiz bunu yapıyoruz, hem de her alanda ..  Tüketirken, harcama yaparken aynı zamanda birilerinin yüzünü güldürebilmek, birilerinin derdine derman olabilmek, ufak da olsa bir açığını kapatabilmek ne güzel olurdu. Benim için senin için küçük değersiz bir miktar, birleşince neleri değiştirebilirdi kim bilir..  Kurumsal bazda bazı şirketler zaman zaman bunu yapıyor. Ne de iyi oluyor, sürekli olarak körler sağırlar birbirini ağırlar misali promosyon ve pazarlama Amaçlı yüksek tutarlı hediyeleri üst düzeylere göndermek yerine sosyal sorumluluk proje

Hamilelik gelir geçer, siz tadını çıkarmaya bakın

Resim
Konumuz hamilelik; no no ben değilim. Ama aileye katılacak yeni bir bebek olduğu doğru. :) Sevgili anne adayı, şimdiye kadar normal üstü kilo almamış olduğu halde, kilolu olma endişesi içindeymiş. Ah bu kilo... Zayıfların bile derdi. Ama bence özellikle hamilelikte bu konu Sınırlar dışına taşmadığınız sürece hiç kafanıza takacağınız birşey olmamalı. Iyi ki Ebru Şallı 3 kilo fazla ile doğuma gitti, herkes peşinden gider oldu. Herkesin metabolizması farklıdır, ve evet hamileler kilo alır, belirli oranda  alması da gerekir zaten. ALınan kiloların zaten çoğu doğumda, bi kısmı da daha o hafta içinde gidiyor. Eski kilonuza aynen dönmeniz ise 9 ayı hatta 1 yılı bulabilir ama Bahsettiğim zaten 1-2 kilo fazlası olmakla birlikte muhtemelen bebeği, ya da bebekleri emzireceğiniz düşünülür ise o yağlar size Lazım :) mesela ben 2. Hamileliğim sonrası bir anda kilo vermeme rağmen, birden almaya başladım ! Neden ? Çünkü kurabiyelerin sütümü arttırdığı düşüncesine kendimi inandırmıştım :) onu da sonra

Çocuklarla Kapadokya Seyahatimiz ..

Resim
Kapadokya ismini ilk olarak uzun yıllar önce okul gezilerinde duymuştum, bir türlü gitmek kısmet olmamıştı ,  bu sene eşim doğumgünün için ne istersin temalı konuşma yapmaya başlar başlamaz birden Kapadokya diye çıktı ağzımdan. Sevgili eşim de beni kırmadı Sağolsun ;) hemen plan yapmaya bölgeyi araştırmaya başladım . Seyahat öncesi bir yay Burcu olarak Çok heyecan duydum ve gittiğimiz uzun, Bozkır manzaralı yollardan sonra Kapadokya'nın doğal yapısını gördüğümde gerçekten ağzım açık kaldı, sabah 9 gibi Kartal'dan yola başladık ve akşam 19 gibi oradaydık . Karanlıkta ışıklar içinde gördüğüm Kapadokya zihnimde gerçekten büyüleyici  masal gibi bir yer olarak kaldı. Evet yol uzak İstanbul'la arası  750 km . Yol boyunca pek çok şehirden geçtik Konya ve dolaylarında Torku firmasının ağaç şekilli  ağaçlandırma tabelaları geliyor gözümün önüne, o kadar çok uzun bir alan boyunca ağaçlandırma yapılacak ki anlaşılan Bozkır olacak yeşil alan ;) Konya'ya girdikte

Kendimize kocaman bir aferin diyelim mi?

Resim
  Sağlıklı yaşam trend halini alalı, bir yandan da ayrı bir stress kaynağı oldu sanki. Farkında olmak, iyiyi doğruyu, sağlıklı olanı sağlıksız olandan ayırmak önemli ama bu konu abartmaya da çok müsait . Amaç nedir ? Daha sağlıklı, daha kaliteli, daha özgüvenli bir yaşam değil mi? Neyi neden yaptığımızı unutmamak da önemli. Ayşe, Fatma gibi ince olmak değil önemli olan. Kendimizi daha iyi hissetmek, kendimizi daha iyi bir forma getirmek olmalı amaç . Yoksa ne güzelliğin, ne zayıflığın sonu var. Güzel ve genç kadınlar daha 30 bile olmadan neden estetik yaptırıyor? 38 beden giyen bir kadın neden kendini şişman görüyor? Hepsinin altında illa ki psikolojik bir sorun var. Ama inanın sağlıklı bir ruh halinden sınırın diğer tarafına da geçmek an meselesi. Sonrası ne mi? Amacından sapmış şekilde asla mutlu ve de sağlıklı olamamak. Çünkü ne yaparsa yapsın kendini yeterince güzel bulmayıp, gereksiz yere estetiğe yönelip belki de bir girdaba girecek böyle yapan bir kişi. 100 kilodan 60 a da inse

Hiç mi iyi yaptığımız birşey yok ?

Resim
Seçimler, Paris'te yaşanan vahim terör Saldırısı, dün gerçekleşen Rus savaş uçağı krizi sonra aylar önce ekranlarda gördüğümüz yerli araç prototipi.. Vs ..vs Ortak paydası nedir bu Olayların biliyor musunuz ? Benim gördüğüm her daim kendi ülkesini, yönetimini, şartlarını acımasızca eleştiren bir toplum içinde yaşıyor olduğumuz. Bir olay olmayagörsün, anında olayı ti'ye alan caps'ler Işık Hızı ile sosyal medyada dolaşmaya başlıyor. Gerçekten bu hıza hayret ediyorum. Politikayı, siyaseti tartışmak ya da haklı göstermek eleştirmek değil amacım kesinlikle, ama bütün yaşanan olaylarda Gözüme çarpan hep ülkece yetersizliğimizin, eksikliklerimizin göze sokuluyor olması. Her zaman milletimizi ne kadar sevdiğimizle övünür dururuz. Vatan Millet Sakarya dendi mi Atatürk dendi mi sular durur. Durmalı da böylesi bir lidere geçmişte sahip olduğumuz için ne kadar gurur duysak az. Ama gelmez ki bir daha senin gibisi, Ata'm dön özledik demek ne kadar elle tutulur? Asıl dalga geçilecek

Uyku Saati

Resim
Uyku konusu hep meseledir. Yenidoğan bebek uyumaz, uyutmaz. Uyusa yine olmaz ilk haftalar doktorlar uyusa dahi 2 saatte bir uyandırıp besleyin derler.. Büyür diş çıkarma ile bölünen uykular.  Büyüdükçe oyunlar uzar, uyumak istemezler. Biz yetişkinlerde de durum farklı değil, geç yatar sabah yataktan kalkamayız vs vs uyku tatlıdır. Azı da iyi değil ÇOĞU da. Peki kaç saat uyumalıyız.? *  Yenidoğan  döneminde bebekler günde toplam yaklaşık 11-18 saat uyurlar. 3-4 kez gündüz uyumaları da vardır. •  2-3 aylık  dönemde 3-4 saat aralıksız uyur ve beslenmek için uyanır. Aktif uyku %43'e düşer. •  3 aylık  olduklarında bebeklerin %71'i tüm gece boyunca uyurlar.  •  4 aylık  dönemde, geceleri daha uzun; gündüzleri daha kısa uyurlar. •  6 aylık  periyotta 5-6 saatlik uyku döngüsünde 1-2 kez uyanırlar. Uyandıktan sonra bebeklerin 1/3-1/2'si kendi kendine yeniden dalarlar. Günde toplam yaklaşık 11-14 saat uyurlar ve bu bebeklerin %84'ü tüm gece boyunca uyuyab

Kaymak ve bal ile bakım zamanı

Kuaföre,  cilt bakımına gidebiliyorsanız ne mutlu . Yok o işler size uzaksa evde kendi imkanlarınızla da pekala birşeyler yapabilirsiniz . Giyinip, kuşanıp güzelce ağırlanıp bir de güzel bir fatura ödemekte var ama neyse neyse siz boşverin :) Çocuklarımla zor oluyor, yok masraf oluyor, yok vaktim yok diyorsanız . Bana takılın ;) bildiğim ve öğrendiklerimi sizinle paylaşacağım birlikte güzelleşelim ;) Sizde bana yazarsanız paylaşırız daha da güzelleşiriz :D hem denenmiş tarifler iyidir ;) Haftasonu kahvaltısı için aldığım kaymaktan kalan bi kaşıklık kaymağa  baktım baktım ne atmaya kıyabildim, ne de yemek geldi içimden.. Ne yapacağımı anladınız bir Kaşık kaymağı bir Kaşık bal ile karıştırıp bir güzel macun kıvamına getirdim baya baya krem gibi oldu . Onu yüzüme boynuma sürüp 20 dk kadar bekledim. Sonra da musluktan akan soğuk suyla yıkadım hepsi bu. Gelelim bu maskeden bana kalanlara; Öncelikle kendim için birşeyler yapmış olmanın verdiği değer hissi..Ki buna kadınların çok ih

Hoşgeldin "2 yaş sendromu" bizde seni bekliyorduk :)

Resim
2 numara ufaktan sinyallerini veriyordu ve günden güne bende buradayım dercesine bol bağırtılı, bol ağlamalı, inatlaşmalı günlerin içinde bulduk kendimizi. Aaa bu çocuğun bu kadar sesi çıkarmıymış, aaaa bak nasıl da fırlatıverdi elindekini bak görüyor musun deyip durur olduk . Aynen akademik yazılarda bahsedildiği gibi bizim başlangıcımızda 1.5 YAŞ oldu, 13 aylıkken yürümeye başlayan tatlı oğlum, canavara dönüştü dermişim (şaka şaka :))  Sabrı az olan, çocukların gelişim sürecini hafife alan, otur dedi mi oturacak, kalk dedi mi kalkacak benim Çocuğum diyenler için evet bu dönemin diğer adı terrible two.  Her ne kadar sabırlı da olsam ( Çocuklarım için ) her ne kadar bu dönemi daha önce abla ile 2-3 sene önce noktalamış olsak da insan unutuyor. Bilgileri de tazelemek gerekiyor. Ve her zaman bilmek iyi geliyor! Ve bilmemek değil öğrenmemek ayıp oluyor ;) Kendime ve sizlere yardımcı olabilmek umuduyla . Sizde başınızdan geçenleri ve çözüm önerilerinizi paylaşırsanız çok sevi

Pazartesi sendromu mu o da ne?

Resim
Nasıl ama balıkçılar ? Harikalar öyle değil mi? Bizim balıkçılarımız, pazarcılarımız da böyle coşkuları onları da buradan selamlıyorum . Geeeel geeeeel diye bağıran esnafın, pazarcının, sokak satıcısının çığırtkanlığı aslında işine nasıl da dört elle sarıldığını gösteriyor aslında. Çok kişinin ortamına, şartlarına imrendiği plaza çalışanları ise nasıl da asık yüzlü? Dert küpü, biçare, bir demotive, bir umutsuz ... Haftasonları o yoga dersi, bu farkındalık eğitimi diye koşar durur da sahip olduklarının kıymetini bilip kendi kendini motive edebiliyor mu acaba? İş tatmin etmiyor ise, sorunlar var ise o çok başka bir konu mutlaka çaresi vardır ama ben burada belki de sıradanlık ve Önemsiz sebeplerle işinden ve sonrasında hayattan bunalanlara bir parça dokunabilirsem ne mutlu bana :) Gelelim Fish Felsefesi'ne özümde işini önemse, kendini çok da önemseme diyor. Nasıl yani? Ben önemli değil miyim demeyin :) tabi ki çok önemlisiniz ama küçük dağları ben yarattım diye dolaşırken de insa

Dibi tutan tencerenizi geri kazanın

Resim
Sonunda benimde başıma geldi, tenceremin dibi tuttu. Hemde en büyük yardımcım düdüklü tencerem. Zaman ayarı bozulup, düdüğü de ötmeyi bırakınca, olan oldu. Neyse ..Kazıdım, ettim değişen birşey yok. Hemen Google a başvurdum bolca kimyasal içerikli formüldense, bir kaç yerde de gördüğüm sirke, karbonat ve süt! Mucizesini denedim. Bingo! Tencerem kurtuldu.    Yaptıklarım sırasıyla; Önce tencerenin dibine karbonat dökmek, ardından biraz sirke döküp o şekilde biraz beklettim. O koyu renkli karışıma biraz da süt döktüm, ki bunu ben uydurdum, siz yapmayabilirsiniz. 5 dk sonra Bulaşık süngeri ile biraz bastırınca yanıklar çıktı gitti, tencere tertemiz oldu. Bu kadar basit ;) Buradan da görselden anlaşılacağı üzere dibi tutmuş tencereyi temizleme konusundan, düdüklü tencerenin tarihçesine geçiyoruz. :) Bir sonraki yazımı Fransız Matematikçi ve Fizikçi Denis Papin'e ithaf ediyorum. Nur içinde yatsın. O mu kim? Düdüklü tencerenin mucidi :))))

Mutlu Hayatın Anahtarı

Resim
Bir varmış bir yokmuş, kadının biri sabah kalkmış,  aynaya bakmış ve kafasında yalnız üç kıl saç görmüş.  “Hımm, demiş galiba bugün saçımı örgü yapacağım!” Öyle de yapmış, günü de harika geçmiş! Ertesi gün kalkmış, aynaya bakmış, kafasında iki tel saç kalmışmış. “H-M-M,” demiş, “Bugün saçımı ikiye ayıracağım demiş.” Dediğini de yapmış, harika bir gün geçirmiş. Bir ertesi gene kalkmış, aynaya bakmış, kafasında tek tel saç var. “Tamam, tamam, artık bugün atkuyruğu yaparım.” demiş. Öyle de yapmış ve çok çok güzel bir gün geçirmiş. Daha bir ertesi, aynaya baktığında, kafasında bir tek tel bile kalmamışmış! “WoW!” diye bağırmış. “Bugün saç derdim yok!” Özetle  Bakış açısı her şeydir! Hayat, fırtınanın geçmesini beklemek değildir ki! Yağmurda dans etmeyi becerebilmektir!... Kimse dört dörtlük değil., hayatları da imkanları da sahip oldukları da. Ancak olanla yetinmesini, eksiklerimizle kusurlarımızla düzgün yaşamasını bilmek gerekiyor. H epimizin çevresinde vardır ya ha